Bir peygamberin en zor anlarında dahi neden şikâyet etmek yerine sabrı tercih ettiğini hiç düşündünüz mü? Hz. Eyyûb’un (a.s.) dertlere karşı gösterdiği sabır bizlere ne öğretir?

Hazret-i Eyyûb -aleyhisselâm-, hastalığının en şiddetli günlerini yaşıyordu.
HZ. EYYÛB (A.S.) HASTALIĞINA NEDEN SABRETTİ?
Hanımı Rahîme Hâtun:
“–Sen bir peygambersin! Allâh Teâlâ’dan sıhhat ve âfiyet istesen de bu dertlerden kurtulsan!” dedi. Eyyûb -aleyhisselâm-:
“–Sıhhat ve âfiyetle geçen günlerimiz ne kadardı?” diye sordu. Rahîme Hâtun:
“–Seksen yıl idi.” dedi. Bunun üzerine Hazret-i Eyyûb -aleyhisselâm-:
“–Ey Rahîme! Cenâb-ı Hak bana seksen sene sıhhatli bir ömür ihsân etti. Hastalık müddetim sıhhatle geçen ömrüme nazaran çok az.
Hâl böyleyken Cenâb-ı Mevlâ’ya hâlimi şikâyet etmekten hayâ ederim. Allâh Teâlâ, bizlere nîmetler verirken (râzı oluyoruz da), O’ndan gelen belâlara niçin sabretmeyeyim? Ben Rabbimden râzıyım!” dedi.
Eyyûb -aleyhisselâm-’ın bu tavrı, rızânın en güzel misâlini sergiler. Eyyûb -aleyhisselâm-, bütün musîbet ve sıkıntılarına rağmen, hâlinden şikâyetçi duruma düşmemek ve takdîre rızâda kusur göstermemek için, hastalığını
Cenâb-ı Hakk’a arz etmekten, kendisi için sıhhat ve âfiyet dilemekten bile çekinmiştir. Nihâyet zevcesinin ısrarları karşısında sâdece:

“…(Rabbim!) Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin!..” (el-Enbiyâ, 83) diye niyazda bulunmuştur.
Bu duâ üzerine Allâh Teâlâ, kullukta dâim olanlara bir rahmet hâtırası olmak üzere onun derdini gidermiş, hastalığına şifâ vermiş ve kendisine yeniden mal ve evlâtlar lutfetmiştir.
Cenâb-ı Hak sabır, şükür ve hâle rızâ makâmında zirveleşen Eyyûb -aleyhisselâm- için: “…O ne güzel kuldu!..” (Sâd, 44) iltifâtında bulunmuştur.
İlk yorum yazan siz olun.